23 Mart, 2012

| Van Gogh Alive |





Dünyaca ünlü Hollandalı ressam Van Gogh'un eserleri bugünlerde İstanbul'da sergileniyor. Bin resmin tek bir Hikâye de anlatıldığı sanat ve teknoloji harikası. Kapıdan içeri girdiğiniz de kendinizi kaptıracağınız ve büyüleneceğiniz bir ortam, bir keşif sunuluyor bize. Ne kadar kalsanız da o keşif bitmiyor, hiç çıkmak istemiyorsunuz içeriden. Bana da böyle oldu sanırım, kendimi nasıl kaptırdım dijital dünyaya bende bilmiyorum. Çerçevesiz, dijital ortamda Van Gogh ‘un eserlerini seyretmek çok heyecanlandırdı beni. Hayatımız artık dijital dünya olduğuna göre, dünya eserlerinde de artık dijital ortamda sunuluyor bizlere. Bunu sanırım ilk Van Gogh da gördük, yani ben ilk defa gördüm. Onun hayatı boyunca Yalnız, mutsuz, acı çektiği halini yansıttığı resimleri düşündürüyor beni. 

Van Gogh bir papazın oğlu olarak Hollanda da dünya aya gelmiş. 19 yüzyılın en trajik sanatçısı olarak bilinmiş, Çünkü hiçbir işe yaramadığına olan inancı, bir şeyler yapma, bir çıkış bulma istediğidir bunaltıların sebebi. Her zaman acı çeker, huzursunuz, mutsuz ve yalnızdır. Fakat resimleriyle neşe ve sevinç uyandırmak istemiş, Acılarını sevince, hüzünlere, neşeye ve yalnızlığa birlikteliğe döndürmeye çalışmış hayatı boyunca.

Acı çekenlere ilgi duymuş Van Gogh  içinde yaşadığı dünyada kendisini uyumsuz hisseden bütün melankolikler gibi. Mutsuz olması yalnızlığından kaynaklanmı
ş. Hiçbir zaman hiçbir şeyi başaramayacağına olan inancı, kendisinden devamlı kuşku duyması, trajik yazgısı, yaşamına son vermesidir onu melankolik yapan. Dünyada kendisini alçalmış, sevgilerden uzaklaşmış görmüştür Van Gogh. Kendi elinde olmadığını, yazgının çizdiği olaylar dizisi sonucu bir kafese tıkıldığını, bir şeyler yapmak istediğini ama bunun yolunu bulamadığını yazar Theo'ya mektuplarında. Daha sonra yapacağı işi bulmuş ve kendini tamamıyla ona adamış. Acı hayatında o kadar büyük bir yer kaplamış ki, hayatını buna göre belirlemiş sanki. Bunu söylediğşu sözlerle daha iyi anlayabiliyoruz.

"Acı duymak gülmekten iyidir, zira acı insanın yüreğini arıtır. İnsanları diri diri gömercesine kilitleyip çevrelerinde duvarlar örenin ne olduğu bilinmez ama yine de bir takım duvarların, tel örgülerin, demir parmaklıkların varlığı hissedilir. Bütün bunlar bir kuruntu, bir hayal midir? Sanmıyorum. Ve insan kendi kendine sorar; Tanrım bu uzun süreli mi, temelli ve herkes için geçerli olan bir ebediyet midir?"



Sergiyi kaçırmayın derim, mutlaka gezin, görün, düsünün derim. Van Gogh dünyası her zaman ayağımıza gelmez. Buğday tarlası ve Kargalar, Vazoda 12 ay çekirdeği, Teras cafe ,Ren Nehrinde Yıldızlı Bir Gece , Sonsuzluğun Esiğinde gibi sanat tarihine  geçmiş eserlerini görün derim ! Hepinize dijital günler dilerim :)

Sevgiler............. Naz



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder