Üzüm
bağlarıyla kaplı olan Linguria, dağların eteklerine sığınmış hilal
biçiminde bir bölge. Pastel renkli evleri Akdeniz güneşi altında uzanırken
yumuşak iklimiyle coşan bahçelerinde rengârenk çiçekler açar. Linguria düzgün bir
biçimde iki kısma bölünür. Riviera Ponente olarak bilinen batı kıyısı Fransız
sınırına kadar uzanan düz ve ince bir kıyı şeridiyken, doğu sahili veya Riviera
Levante doğrudan denize inen, daha engebeli ve göz alıcı bir kıyıdır. Sahilin
iki boyu arasında bölgenin başkenti ve en büyük limanı olan Cenova yer alıyor.
Sakin kıyı köylerinin soluk zarafeti içinde, kıyı boyunca kıvrılarak uzayan bu
işlek ve sıkışık liman, deniz ile hemen arkasında dimdik yükselen dağlar
arasında bir sınır oluşturur.
Linguria denizinin kuzey batı sahilinde, sarp yabanlı, uçurumun ucuna
kurulmuş beş eski köyü de içine alan eski bir İtalyan yerleşim yeri olan Cinque Terre,
1997 yılında Unesco'nun doğal
ve kültürel miras listesine yer alıyor aynı zamanda 1999 yılında da milli
parklar kategorisine girmiş bir bölge. Mutlaka bu beş Liguria köylerine uğramadan geçmeyin.
Birbirine sım sıkı sarılmış, uçurumun ucunda ki, bu köyler İtalya’nın en
muhteşem sahillerine ve manzarasına sahipler kesinlikle. Özellikle yazın gitmenizi öneririm.
Gezimize
ilk önce La Spezi Lavanto'dan
başlıyoruz. Lavento İtalya ya yaklaşık 60 km uzaklıkta, Cenovaya da 20 km
Kuzeybatısında kalan küçük bir kasaba. Linguria bölgesinin bir parçası. Levanto
uzun kumsalı, eski şehir merkezi, rengârenk boyalı, keyifli evleriyle size göz
kırpıyor adeta. Cinque Terre bölgesine çok yakın olması
dolayısıyla turistlerin bol olduğu bir kasaba. Levanto dalgaları ve bölgenin en
geniş kumsalıyla ünlü olduğu için, sörf için en ideal kasabalardan birisiymiş
öğrendiğime göre, Avrupa’dan da sadece sörf yapmak için buraya gelen sörfçüler
varmış. Ben en çok hırçın dalgalarını, eski yapıda ki, aynı zamanda bu
kadar şık ve zarif görünümlü güneşe yüzünü dönmüş turuncu, pembe, mavi yapıda
ki evlerini sevdim.
Lavento |
Lavento'dan ayrılıp tren istasyonuna doğru
yol aldık ve trenimize binip beş büyülü köye sahip olan Cinque Terre
bölgesine doğru yola aldık. Linguria bölgesinde ki köyler ardı ardına sıralanmış
ve hepsi trenle birbirine neredeyse 5 yâda 10 dk mesafedeler. İlk durağımız manosalaydı.
Bölgede ki köyler dağların tepesinde olduğu için dağlar delinerek tüneller
yapılmış. Trenden inince zaten tünellerde inip biraz yürüyüp köylere o şekilde
ulaşabiliyorsunuz.
Bence İtalya'nın en
sevimli ve küçük kasabası Manarola, birbirinden güzel doğa harikasına sahip bir
köy. Dağların ve kayalıkların arasında parlayan bir güneş gibi sanki ayrıca
bölgenin en fotojenik köylerinden birisi diye düşünüyorum. Renki küçük balıkçı
sandalları, daracık sokakları, neredeyse tablo gibi çizilmiş manzarasıyla essiz
bir güzelliğe sahip. Manarola küçük ve birazda sıkışık bir köy ve bir de küçük
rıhtımı bulunuyor. Bu rıhtımda yazın denize girmekte mümkün. Burada ki
yerli halk geçimini zeytincilikle sağlıyormuş bu yüzden burnunuza her yerden
zeytin kokusu gelebilir. Bunun yanında Manorala pastaları ile de meşhur,
yemeden dönmeyin derim.
Manorala'yı
bırakmak zor oldu ama ondan daha güzel bir yer görmek için yola çıktık. Bir
sonra ki köyümüz Riomaggiore idi. Trenden inince mas mavi bir tünelin içinden
yürüyerek köyün merkezine ulaştık. Gezmeye köyün merkezi olan Via Colombo caddesinden başlıyoruz. Birbiri
üstüne gelişi güzel inşa edilmiş izlenimi bırakan tarihi apartman blokları yan
yana rengârenk bir görüntü oluşturmuş.
Sokakları
İtalya'nın bu bölgelerinde de sıkça gördüğümüz gibi dar ve dik idi.Riomaggiore’nın küçük limanında rengarenk sandallar
uzanıyor. Balık ağları, balıkçıların eldivenleri, rengârenk su leğenleri, mavi
sandallar bu küçük limanın vazgeçilmez manzaralarından. Limanın sol tarafından
kayalıklar arasında yükselen basamaklarla çıkılan alan gelenlere köyün en güzel
görüntüsünü sunuyor. Buradan merdivenlerle sahile inilebiliyor.
Riomaggiore 'den ayrılıp Vernazza'yı görmek için tekrar
trenimize biniyoruz. Cinque Terre’nin mücevheri de denen
Vernazza gerçekten mücevher gibi karşıladı bizi. Şahane denizi, renki taş evleri,
daracık sokaklarıyla göz kamaştırıyordu. Vernazza'nın en yüksek yapısı 14'üncü
yüzyıldan kalma Santa Margherita kilisesi ve Daron kalesi. Özellikle Daron
kalesine çıkmanızı tavsiye ederim, hiç bir köyde göremeyeceğiniz bir manzara sahip,
bizim ilk işimizden biri hemen kaleye çıkmak oldu, biraz çıkması yorucu, fakat
kaleye varınca bütün yorgunluğunuzu unutuyorsunuz.
Vernazze |
vernazza |
Vernezza |
Vernazza'nın o daracık küçücük sokaklarına âşık oldum, Dik taş merdivenleri,pastel renkteki
duvarları, insana huzur veriyordu.
Linguria düzgün bir biçimde iki
kısma bölünür. Riviera Ponente olarak bilinen batı kıyısı Fransız sınırına
kadar uzanan düz ve ince bir kıyı şeridiyken, doğu sahili veya Riviera Levante
doğrudan denize inen, daha engebeli ve göz alıcı bir kıyıdır. Sahilin iki boyu
arasında bölgenin başkenti ve en büyük limanı olan Cenova yer alıyor. Sakin
kıyı köylerinin soluk zarafeti içinde, kıyı boyunca kıvrılarak uzayan bu işlek
ve sıkışık liman, deniz ile hemen arkasında dimdik yükselen dağlar arasında bir
sınır oluşturur.
Nasıl
Gidilir?
Kıyı kesimi takip edip gitmek isterseniz;
Linguria hemen karşınıza çıkar. A-E otoyolu Cenova’da A12-E80 adını alır; ana
demir yolu hattı Fransız sınırından Toscana’ya kadar uzanan sahili kucaklar.
Yol boyunca ana istasyonlar Ventimiglia, San Remo ,İmperia,Savona,Cenova ve La
Spezia’dır. Cenova, Milano ve Torino arasındaki karayolu ve demiryolu
bağlantıları gayet güzeldir. Dağlar yüzünden Linguria’nın iç kesimlerine
ulaşmak zordur. Otobüs servisleri kıyı şehirlerinden birçoğunu dağ köylerine bağlar.
Arabayla dolaşıyorsanız Piemonte’de İmperia’dan Garessio’ya doğru S28,
Albisola’dan S334 veya Milano’ya doğru Voltri’den S456 gibi daha küçük yolları
izleyerek kırsal bölgeyi bu şekilde keşfedebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder