Büyükada demek huzur demek , mimoza demek ,Aya Yorgiye çıkmak demek ,Güzel gün batımı demek , fayton demek , demekte demek ..Her anından başka bir keyif alacağınız ,büyülü bir yerdir Büyükada.Bizde geçen cumartesi günü düştük ada yollarına bu sefer ki fotoğraf çekimi içindi. Ne zamandır kendimize çekim için bir yer arıyorduk ve Büyükada da karar kıldık ve doğru bir seçim yaptığımızı anladık.Adaya daha önceleri gitmişliyim vardı fakat fotoğraf çekme gözüyle bakmamıştım ,ama büyük hata yapmışım..Bu kadar güzel fotoğrafların çekileceği ender yerlerden biri bence adalar. Amacımız Aya Yorgiye çıkıp gün batımı seyretmek ve o muhteşem manzarada güneşin batımı fotoğraflamaktı.
Vapurdan iner inmez atıyoruz kendimizi Adanın ıssız
sokaklarına ,nereden başlasak diye keşif turuna çıkıyoruz. Ve birbirinden güzel
evlerin ve sokakların resimleri çektinden sonra Aya Yorgiye doğru yol alıyoruz.
Hiç kolay olmuyacak bir yola giriyorduk ama dönüşü yoktu bilenler bilir bayağı
bir zordur kiliseye çıkmak. Bu benim ikinci çıkışım olucaktı ve hiç kolay
çıkamıyordum bu yolu Ama Arif arkadaşımızın ben sana desteğim sözü biraz
içimi su serpmişti .
Ben
deniz uzun yola girmeden ki son halim yolun sonunda ne halde olucağımı tahmin
edemediğim için kendimi son kez göstermek istedim J Haydi bakalım yolumuz açık
olsun .Yavaş
yavaş yukarı çıkmaya çalışken , muhteşem görüntüler önümüze çarşaf gibi
serilmeyi başlamıştı. Üçümüzde hangi kare güzel olmuş birbirimize gösterme
telaşındaydık , hepimizde bir telaş birbirimizle yarışıyorduk sanki , hangimiz
en güzel kareyi çekicek derdindeydik .Arif
arkadaşımız bu konuda bayağı bir uzman oldu sağolsun bize bayağı
bir yardımcı .Sonunda
yolun sonuna gelmiştik ve yukarıdaydık ,zafer bizimdi .Biraz
oturup yemek yiyip dinlendikten sonra gün batımını beklemeye başladık.O sırada da boş durmadık tabi bu akıl almaz resimler çıktı.
Sonunda
beklediğimiz zaman gelmişti ve Güneşin güne veda seremonisi geliyordu .Gün boyu ışığını dünyanın üzerine seren güneş gün
bitiminde terk ederken şehri '' ay ışığı'' ve yıldızların güzelliğine kapılıp
da unutmayın beni diye sesleniyor adeta, akıllara kazıdığı manzarasıyla. An
geliyor kan kırmızısı oluyor yada portakal rengini alıyor,an geliyor
kızıllığıyla ya da şeker pembesi tonlarıyla göz kamaştırıyor. Bu renk cümbüşü
bütün gökyüzünü kapladığında , hele ki denizin üzerinde serildiğinde , zamanın
akışına meydan okuyor neredeyse , zamanın göstergesi güneş. İşte
tam bu noktada bütün tabiat ona kilitleniyor adeta. Kuşlar güneşi arkasına ,
suyu altına alıp süzülürken gökyüzünde, çicekler en güzel hallerine bürünüyor
ve yapraklarını semaya kalkan eller gibi
açıp , günün ve güneşin sahibine şükrediyor. Doğanın bize armağanı bu güzellik için ne desek boş sanırım...
Sevgiler Naz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder