Yaz mevsiminin tadı daha damağımızda kalmışken, sonbahar
kendini yavaş yavaş hissettirmeye başladı. Kış'ın kasvetli ve karanlık günleri
bizi bekleye dursun, bir sonbahar terapisi yapmanın gerekli olduğunu
düşünüp Ekim ayını fırsat bilip ufak bir Şirince gezisi yapmaya karar
verdim. Jolly tur ve oniki blogger arkadaşımızla birlikte üç gün Egenin saklı köylerini keşfe çıktık. Yemyeşil kırları, çiçek kokularını ve kuşların şarkılarını özlediyseniz ve ruhunuza ,bedeninize enerjiyle doldurmak istiyorsanız burası güzel bir tercih olabilir. Doğaya ve doğal yaşamı seviyor, köy hayatını tecrübe
etmek isterseniz Ege'nin en güzel köylerinden biri olan Şirince köyü sizi
fazlasıyla tatmin edebilecek güzelliklere sahip diyebilirim. Tarihi dokusu,
doğaya kucak açması ve mistik havasıyla insanı adeta bir masalın içindeymiş
gibi hissettirmesi, Ege'de sonbaharı yaşayabileceğiniz en güzel adreslerden
biri.
Şirince'ye ulaştığımızda önce otelimize yerleştik. En güzel ve meşhur otellerinden biri olan Güllü Konaklarına yerleştik. Otelle ilgili detaylı yazımı http://bit.ly/1SH0kgQ buradan detaylı okuyabilirsiniz.
Şirince ''Dağ'daki Efes ''olarak anılmasına sebep; Menderes nehrinin alüvyonlarıyla kapladığı alanda yaşamın zorlaşmasıyla kentten kaçan Efesliler tarafından bir yerleşim birimi haline getirilmiş olmasıymış öğrendiğime göre, Özgün adı olan Kırkınca'nın efsanevi bir çağda yine Menderes nehrinin sivrisineklerin den kaçıp dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet ediliyormuş. Cevat Şakir Kabaağaç ya da "bilinen" adıyla Halikarnas Balıkçısı "Ege insanından" söz eder ya, Şirince'yi görünce neredeyse ayrı bir ırk gibi Ege insanının varlığına inanabilirsiniz. Ne eski, ne modern. Her çağı içiçe yaşayan ve her anı, her özelliğiyle Ege olan bir yer Şirince.19. yüzyılda çoğunluğu Rum halkının oluşturduğu köyde 2.000 hane olduğu ve o döneminin önemli ticaret merkezlerinden olduğu söyleniyor. Bağları, zeytin ağaçları, tadı benzersiz incir ve şeftalisi günümüzde de köyün en kıymetlileri. Günümüzde 180 adedi geçmeyen Şirince evleri kültürel miraslarımızdan ve “Anıtlar Kurulu” nca koruma altında aynı zamanda Şirince evlerinin bir özelliği,hiç bir evin birbirinin manzarasını engellemesi . Şirince'ye ilk ayak bastığımda kendimi dağ'da bir cennette hissettim. Sessizlik, düzen ,huzur, sükunet adeta kardeş olmuşlar burada. Çantamı bırakıp akşam üstü güneşini yakalamışken, fotoğraf çekmek için köy'ün tepelerine doğru yol aldım. Etrafta yerli turistten çok yabancı İngiliz, Kanada, Kuzey Kore'den gelen turistlere rastladım. Selçuk dünya tarihi açısından çok önemli bir kültürel merkez olan Antik Efes kenti ile iç içe olması nedeniyle dünyanın en önemli turistik merkezlerinden biridisi. 1924'e kadar Rumlar hüküm sürmüş bu köyde ,Eski Rum evleri hala kendini hissettiriyor. Köyün içinde, her Ege köyünde olduğu gibi karanfiller, sardunyalar kıpkırmızı renkleriyle yolumu kesiyorlar. Yeşillikleri de yine tam Ege yeşili. Beyaz duvarların önüne aşı boyalı pencerelerin pervazlarına kurulmuşlar.
Şirince ''Dağ'daki Efes ''olarak anılmasına sebep; Menderes nehrinin alüvyonlarıyla kapladığı alanda yaşamın zorlaşmasıyla kentten kaçan Efesliler tarafından bir yerleşim birimi haline getirilmiş olmasıymış öğrendiğime göre, Özgün adı olan Kırkınca'nın efsanevi bir çağda yine Menderes nehrinin sivrisineklerin den kaçıp dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet ediliyormuş. Cevat Şakir Kabaağaç ya da "bilinen" adıyla Halikarnas Balıkçısı "Ege insanından" söz eder ya, Şirince'yi görünce neredeyse ayrı bir ırk gibi Ege insanının varlığına inanabilirsiniz. Ne eski, ne modern. Her çağı içiçe yaşayan ve her anı, her özelliğiyle Ege olan bir yer Şirince.19. yüzyılda çoğunluğu Rum halkının oluşturduğu köyde 2.000 hane olduğu ve o döneminin önemli ticaret merkezlerinden olduğu söyleniyor. Bağları, zeytin ağaçları, tadı benzersiz incir ve şeftalisi günümüzde de köyün en kıymetlileri. Günümüzde 180 adedi geçmeyen Şirince evleri kültürel miraslarımızdan ve “Anıtlar Kurulu” nca koruma altında aynı zamanda Şirince evlerinin bir özelliği,hiç bir evin birbirinin manzarasını engellemesi . Şirince'ye ilk ayak bastığımda kendimi dağ'da bir cennette hissettim. Sessizlik, düzen ,huzur, sükunet adeta kardeş olmuşlar burada. Çantamı bırakıp akşam üstü güneşini yakalamışken, fotoğraf çekmek için köy'ün tepelerine doğru yol aldım. Etrafta yerli turistten çok yabancı İngiliz, Kanada, Kuzey Kore'den gelen turistlere rastladım. Selçuk dünya tarihi açısından çok önemli bir kültürel merkez olan Antik Efes kenti ile iç içe olması nedeniyle dünyanın en önemli turistik merkezlerinden biridisi. 1924'e kadar Rumlar hüküm sürmüş bu köyde ,Eski Rum evleri hala kendini hissettiriyor. Köyün içinde, her Ege köyünde olduğu gibi karanfiller, sardunyalar kıpkırmızı renkleriyle yolumu kesiyorlar. Yeşillikleri de yine tam Ege yeşili. Beyaz duvarların önüne aşı boyalı pencerelerin pervazlarına kurulmuşlar.
Köyün tepelerine çıktıkça, doğu yamacında kubbeli, Kilise hem Şirince'nin dışında hemde buraya asıl rengini veren yapılardan birisi olarak gözeme çarpıyor. Bizans döneminden kalma bu kilise bir hayli yıpranmış durumda. Şirince, yüzyıllar boyu gezginci Egeli ozanlara alışık olduğundan belki, turizme çabuk ısınmış. Aynı zamanda günümüzde Şirince'nin alternatif tatil ve gezi seven turistlerin vazgeçilmez bir uğrak noktası olmasında, tarihçesi ve büyüleyici doğasının yanı sıra, ev yapımı şarapçılığı önemli bir rol oynamaktadır. Üzüm, şeftali, ayva, kavun, dağ çileği, nar, yaban mersini ve böğürtlen gibi meyve ve bitkilerden şarap üretiliyor.
Vadileri, çağlayanları, üzüm bağları ve kuş sesleriyle örülü bu köy; günümüzde şehrin ve büyük tatil beldelerinin gürültücü, hareketli yaşantısından kaçmak isteyen ve huzuru, sükuneti arayan; doğayı solumaya özlem duyan insanlara masal tadında bir tatil fırsatı sunuyor. Arnavut kaldırımları, kuş ve çiçek motifli küçük taş evleri, her daim güler yüzlü köy halkıyla; onların ellerinden çıkan meyve şarapları, meyve sabunları, zeytinyağı ve tadı damağınızda kalacak doğal yemekleriyle size unutamayacağınız anlar yaşatabilir. Yolunuz Ege'ye düştüğünde, Selçuk'tan geçerken şöyle bir durun. Güneşin doğduğu yöne doğru uzanan yol, aslında çok değil on kilometre kadar sonra, sizi Şirince'ye götürecektir. "Henüz" bozulmamış, yaşam biçimi, evleri, yemekleri ve sıcak gülüşüyle Ege'nin kendisi olan Şirince'ye.
Yapmadan Dönmeyim
Ege'nin en güzel köylerinden biri olan Şirinceyi çok güzel yazmışsınız. Bende en kısa zamanda görmek için Programımı ayarlamaya başladım. Sevgiler :)
YanıtlaSil