Belden yukarısı görünen yarı çıplak bir kadın, üzerinde işlemeli kolsuz
yer yer maviye yakın şeffaf geceliğe benzeyen bir elbise, belinde bir kemer
boynunda altın işlemeli yüksek boyunlu ve sarmalı bir kolye, sağ kolunda yine
sarmalı altından bir takı altta kadının iki eliyle tuttuğu kopmuş bir baş,
arkada çerçeve dışına taşmış ağaçlar, zeminde birbirini tekrar eden ovale yakın
formlar, sol alt bölümde ressama ait imza.
Judith I adını taşıyan tablo ve tuval üzerine yağlı boya yapılan
tablonun boyutu 84×32 cm. Yapılış tarihi 1901, tablo bu haliyle erotizmle
şiddeti, kadınla erkeği, dünyevi olanla uhrevi olanı tek karede yansıtır.
Gustav Klimt’in yaşadığı dönem sanatın her alanında değişimin yaşandığı yıllar
olur. Özellikle resimle mimari, tarihte hiç görülmediği kadar hızlı bir değişim
yaşar. 19.yy. ikinci yarısı tüm Avrupa’da hem çürümenin hem de tuhaf bir
Rönesansın yıllarıdır. Montmartre çevresinde kurulan kabare ve kulüpler sanatın her alanından
ünlü isimlerin çekim merkezi haline gelir. Moulin Rouge, Foli Berger zevkin ve
eğlencenin zaman tanımadığı mekanlardır. Paris sokakları eğlenceye müziğe dansa
davet eden afişlerle kaplıdır. Grafik sanatçıları en çarpıcı afişe imza atmak
için birbirleriyle yarışır ancak yine de en çok ses getiren Toulouse
Lautrec olacaktır. Adı Belle Epoque dönemiyle özdeşleşir.
1.dünya savaşından önce Belle Epoque ‘in de ışığı sönmeye başlar.
Sinemanın keşfiyle ortaya çıkan yeni eğlence biçimi kabarenin sonunu getirir,
sinema salonları dolarken Montmartre’da mekanları tek tek kapanır.Ancak Belle Epoque tükenmesini izin vermediği güzellikleri de yaratır.
Mimari, müzik ve resme ait yeni akımlar geleneği tersine çevirir . Özellikle
resim kendi devrimine imza atar. Soyluların yerini sıradan insanlar, gün
ışığının yerini sis ve loş aydınlık, derinliğin yerini tek boyutluluk klasiğin
yerini avangart alır. Adını sonradan art nouveau olarak anılacak yeni sanat
Avrupa’nın büyük başkentlerinde farklı isimler altında klasik sanatı tahtından
etmeye hazırlanır.
Klasisizme sırtını dönen art nouveau sanatçıları ilhamı önce doğada ararlar,
bitkisel figürler, kadın figürleri akımın etkilediği her alanda kullanılmaya
başlar. Doğanın dinamik güçlerini rastgele oluşmuş bir havası veren bir düzende
kullanırlar. Süsleme, oyma işleme gibi el sanatları plastik sanatın fırçasıyla
buluşur gerçeklik kaygısının yerini fantezi ve hayal gücü alır. Viyana, art nouveau ‘nun çok konuşulduğu kentlerden biri olur. Habsburg
Hanedanlığı’nın soylu ve muhafazakar değerlerini kaldıramayan kent yeniliğe
susamış olduğunu her köşesinde belli eder. Dışı parlak içi yosun tutmuş olan
Viyana bu ikiyüzlülüğü artık kaldıramayacaktır.
Sokakta modern kostümlerle gezen soylular evde ortaçağı yaşar.
Psikanalizin kurucusu Freud her şeyin merkezine cinselliği koyan ısrarıyla tüm
Viyana’nın ve tüm Avrupa’nını yaşadığı iki yüzlülüğünü su yüzüne çıkarır.
Freud, koltuğa uzanmış hastalarını dinlerken aynı anda Klimt de karşısında her
şekilde poz veren kadın modellerini resmediyordu. Her dönemde resmin
vazgeçilmez objesi kadın art nouveau ‘nun da baştacıdır ve aynı adın Klimt’in
elinde bir kez daha dönüşmeye hazırdır. Klasik sanatın kırılgan kadını
sezesyonun ölümcül kadını olur ve sergilediği dişilik utanma duygusunun
peçesini kaldırır.
Judith ve Holofernes’in Başı, 1901
|
Klimt’in
Judith adını verdiği tablosu sanatçının en çok ses getiren bir çalışmasıdır.
Tablo hem biçimi ve içeriğiyle yeniyi ve eskiyi aynı tuvalde buluşturur.
Dikdörtgen bir biçime sahip tablo aynı şekilde dikdörtgenin doğasına uygun
dikey fırça vuruşları içeriyor. Kadının üzerinde bulunan şeffaf giysi dikey
fırça izlerini belli eder. Yine kadının yüzünde ve teninde kesik ancak dikey
fırça izlerine rastlamak mümkün. Arka planda yer alan figür ve nesnelerde fırça
izi netliğini kaybeder. Tablo bu haliyle dikey sert keskin olanla kıvrımlı yumuşak ovalin
birbiri içine girdiği bir ikili karşıtlığı sergiler. Düz çizgisel olan her şey
içinde oval formlar barındırır. Kadının giysisi dairesel birbirini tekrar eden
ovale yakın eğrilerle süslü. Arka planda dik ağaç gövdeleri ve dalları zeminde
birbirini sıkışık düzende tekrar eden dairesel biçimlerle çakışır. Bu anlamda
Judith tablosu figüratifle soyut, sembolistle izlenimci hatta realist bir çizgi
arasında derin bir tereddüdü yansıtır.
Gerçekten de Klimt sanatında altın dönem adı verilen bu dönemde eski
gelenekten tam anlamıyla kopmayı başaramaz. Asıl kopuşu bundan 1 yıl sonra
1902’de sezesyon sergisi için yaptığı Beethoven Firizi adlı çalışmasıyla
başlayacaktı. Judith tablosu biçimiyle az da olsa eski geleneği devam ettirirken
içeriği ve bağlamıyla yüzde yüz bu geleneğe uyar. Tek farkı erotizmin daha çok
öne çıkarılmasıdır. Judith’in tarihsel bağlamı eski Ahit’de geçen ve eski batı
resminde sık kullanılan bir hikâyeye dayanır; Judith ve Holofernes.
Klimt’in de Judith yorumunda öykünün tüm aktörlerini barındırır.
Dişiliği ile öne çıkan Judith ve Holofernes’in kesik başı, arka planda Babilin
incir ve zeytin ağaçları, kadının sol omuzu üzerinde görülen Davud’un yıldızı.
Klimt’in bunları gördüğü ve örnek aldığı muhakkak. Ancak tablonun geleneksel
Judith ve Holofernes yorumunu değiştiren tek yönü kadını ait ifadede saklı.
Judith tablosu bu haliyle kendini dinsel ve tarihsel bir temadan koparıp sadece
şiddet ve erotizm içeren bir manzaraya indirger. Klimt’in Judit’i kendinden önceki tüm Judithlerin en ölümcülü, tam
anlamıyla gücünün doruklarında. Bu tablo için poz veren kadının Viyana’nın
zengin kadınlarından biri olan Adele bloch Bauer olduğu kabul edilir. Üstelik
Adele de Judith gibi Yahudidir. Klimt, Adele bloch Bauer’e ait iki
tablo daha yapar. 1907 ve ardından 1912’de yaptığı portrelerinde Adele
tüm güzelliğiyle poz verir. Ancak bu iki portrede görülen Adele resmin fonunu
oluşturan renk ve desenlerin içinde kaybolur. Üzerindeki kostüm bile güçlükle
ayırt edilir.
Üzerine boya katı atılarak tuvale tutturulan altının yansıttığı renk ile
birbirine girmiş düzensiz motiflerin oluşturduğu manzara Klimt’in hem yeni
tarzını ortaya koyar hem klasik Yunan, Antik Mısır ve Bizans sanatından
örnekler taşır. Bizans sanatının vazgeçilmezlerinden olan altın Klimt’in de en
sevdiği maddedir. Klimt’in bazı çalışmaları doğrudan Klasik Yunan ve Mısır Sanatının
izlerini taşır. “Beklenti” adını verdiği tablosunda yer kadının baş ve
ellerinin duruş şekli mısır duvar resimlerine bir öykünmedir. Kolların ve
ellerin işlenişi ise birebir Mısır resmi ile aynıdır. Klimt, bu mantıkla
müzik ve heykel alegorisi adlı çalışmalarıyla klasik Yunan heykel ve resmine
olan ilgilisini göstermeyi ihmal etmez.
Klimt, Judith I tablosunu yaptığı yıl “Japon Balığı” adında bir tablo
yapar. Tabloyu eleştirmenlerinde adar. Tablonun bir diğer adı
“Eleştirmenlerimedir”. Bir akvaryum ortamını yansıtan manzarada saçları suda
salınan dört kadın ve bir balık görünür. Sağ üst ve sol alt köşede bulunan
kadınlar akvaryumu izleyenlere alaycı bir gülümsemeyle bakarlar. Aynı şekilde “Mavi Şallı kız” tablosunda sol göğsü tamamen görünen
gözleri kapalı dudakları aralanmış. Yine kızıl saçlı genç bir kadın dikkat
çekiyor zeminde yer alan çiçekler ve otlar Klimt’in çoğu resminde kullandığı
süsleme motifleri yıllar sonra yine aynı zemini öpücük tablosunda
kullanacaktır.
1904-1907 yılları arasında yapılmış olan “Su Yılanları I ve II” de
kadınlardan biri gözleri tamamen kapalı dudakları hafif açık olarak baygın
halde görülür. Suyun batı resminde uzun bir dönem şehvet ve günah simgesi
olarak görüldüğü kabul edilirse sudaki kadınların arkasındaki jestin nasıl bir
eylemin yatabileceğini tahmin etmek zor değil. Klimt, gerçekte su temasına
çok önce başlar 1898-1899’da Dalgalı su, Balık Kanı ve Deniz Kızları
çalışmalarını yapar. Klimt, klasik resme sırtını dönerken eski geleneğin
sık kullandığı temaları kendi tarzında kullanmaya devam eder. Judit ve
Holofernes gibi kutsal temaların yanında, mitolojik temalara da yer verir.
1907’de yaptığı Danae, tablosu mahremiyeti ortadan kaldırır. Çok sayıda
sanatçının resmettiği Danae bir erkek olarak Zeus’un sonsuz gücüne ve ona asla
direnemeyen kadının kırılganlığına atfedilen en iyi örneklerden
biridir. Klimt, resimlerinde çok az erkeğe yer verir. Modellerinin çoğu
kadındır. Atölyesine gelen modellerin çoğunu hayat kadınları oluşturur. Klimt’e
istedikleri her şekilde poz verirler. Öyle ki 3000 bin üzerinde kara kalem
çalışması vardır ve çoğu tamamlanmamıştır.
Hiç evlenmediği halde, çok sayıda çocuğu olduğu söylenir. Yukarı
Avusturya Klimt’in en sevdiği manzaralardandır. Klimt her ne kadar sezesyon
ressamı olarak figürleri geometrik boyutlara, düzensiz dalgalanmış figürlere
indirgese de Gogen, Lautrec gibi yarı izlenimci sanatçılara duyduğu
hayranlığı gizlemez. Mavi tüy şapkalı kadın, Solgun yüzlü kadın, Sonja
Knips’in Portresi, Siyah tüy şapkalı kadın tabloları doğrudan Lautrec‘in
karikatür tarzını çağrıştırır.
Gustav Klimt, 14 Temmuz 1862’de Viyana yakınlarında bir banliyöde doğdu.
1876 yılında uygulamalı sanatlar okuluna girdi ve süslemeciliği öğrendi.
Viyana’da çok sayıda binanın süslemesini yaptı. 1897’de arkadaşlarıyla sezesyon grubunu kurdu. İlk başkanı seçildi.
1902’de sezesyona ait en büyük sergisine Beethoven Frizi eseriyle katıldı.
1907’de öpücük adlı tablosunu yaptı. 1917’de Viyana güzel sanatlar akademisi
onur üyeliğine seçildi. 1918’de zatürre sonucu hayata veda etti. 2006’da Klimt’in çok sayıda eseri satışa çıkarılır. 1907’de yaptığı
Adele bloch Bauer I tablosu rekor bir fiyata 135 milyon dolara satılır. Ve
Klimt artık tüm zamanların en pahalı ressamıdır, ta ki farklı bir isim,
farklı bir tablo çıkana dek.
https://nazlisenol.wordpress.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder